Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Kızılağaç Köyü’nde düzenlenen toplantıda faaliyette olan bir taş ocağının kullanım alanını ÇED raporsuz 62 hektara çıkartacağı ve kırma eleme tesislerinin kurulacağı tez edildi. Kızılağaç köylüleri ve çevreci avukatlar, mevzuyu yargıya taşıyacak.
Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Kızılağaç Köyü sonlarında faaliyet gösteren bir taş ocağı tesisinin faaliyet alanını 6 kat büyüterek yaklaşık 62 hektara çıkartma teşebbüsleri köylülerin ve etraf avukatlarının reaksiyonuna neden oldu.
Kızılağaç Köyü’nde, muhtar Mehmet Karaca, Kızılağaç Müdafaa Güzelleştirme Derneği Lideri Durmuş Uçar, Av. Remzi Kazmaz ve Av. Esra Kazmaz ile köylülerin katıldığı bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
“62 HEKTARLIK ORMANLIK ALANA ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR RAPORU VERİLMİŞ”
Kızılağaç Köyü Muhtarı Mehmet Karaca, bahse ait “Bölgedeki taş ocaklarının hem güvenlik, hem de tabiata verdikleri ziyan açısından köyümüz büyük oranda olumsuz etkilendi. Kocasarnıç bölgesine giden yoldaki, birçoğumuzun da yerlerinin olduğu bölgedeki taş ocağı geçen sene periyot olmuş. Devralan firma tıpkı isimle devam edip hem onun 2026 yılına kadar olan ruhsatını kullanmaya, hem de işletme alanını büyütmeye başvurmuş. Bununla ilgili makamlar 62 hektarlık alan için ÇED gerekli değil, raporu vermiş. Yani bu raporu verenler etraf için olumsuz bir durum teşkil etmediği görüşündeler” tabirlerini kullandı.
ZEYTİNLİK YERLERİNİ MADEN OCAĞI ALANINA ALMIŞLAR
Karaca açıklamasının devamında ise “Bu alan tam 62 hektar. Orada vatandaşların, tapularının da bu işletme ruhsatının içine alındığını öğrendik. Sonra vatandaşlara sorduk lakin kimsenin bir oluru alınmamış. Raporda bu insanlardan muvafakat alınıp ondan sonra çalışma yapılacağı yazıyor. Evvel işletme ruhsatı içine alıyorsun, sonra vatandaşı muvafakat vermesine yahut yerini sana satmasına mecbur bırakıyorsun. Bu yerler zeytinlikler. Yalnızca bir tapu 52 dönüm. Hazine toprağı de var.” diye konuştu.
“KÖYLÜNÜN FAYDASINA HİÇBİR ŞEY YOK”
Genişletme ile ilgili ÇED gerekli değildir kararını yargıya taşıyacaklarını söyleyen Kızılağaç Müdafaa Güzelleştirme Derneği Lideri Durmuş Uçar da “Burada mahallenin, köylünün faydasına hiçbir şey yok. Bir şahsın, bir şirketin çıkarları doğrultusunda bir çalışma. Raporda en yakın konut 250 metre demişler fakat baktığınızda en yakında bir taş konut var. Biz buna karşıyız. Bu nedenle hukuk çabasını başlatacağız” tabirlerini kullandı.
“BUNUN İSMİ İVEDİ KAMULAŞTIRMA”
Muğla ve Karadeniz’de çevrecilerin ve halkın avukatlığını yapan Avukat Remzi Kazmaz ise taş ocağının genişletilmesi ve bölgeye kırma eleme tesislerinin kurulmasıyla yeraltı su kaynaklarının biteceğini, toz toprak gürültüye neden olacağını, trafiği olumsuz tarafta etkileyeceğini, tarım ve hayvancılığı biteceğini belirtti.
Kazmaz, “Bu kapasite artırımı ile ormanın büyük kısmı ve zeytinlikleri içine alacaklar. Bu da şu demektir. Orada vatandaşların tapulu toprakları var, köylünün faydalandığı orman alanları var, bütün bunlar köylünün elinden alınıp, şirket kendisine aldıktan sonra buraların yasal temsilcisi olacak. Sizin de artık oralara girme imkanınız kalmayacak. Şirket buralar benim diyecek. Zeytinliğine girme ben buraları kamulaştırdım diyecek. Bunun ismine çabuk kamulaştırma diyoruz.” diye konuştu.
“ÖZEL VE ADRESE TESLİM PROJELERLE BETONA YENİLİYOR”
Kazmaz, TBMM’de geçen ay çıkarılan madencilik yasasında belirtilen zeytinlik alanda bulunan madenlerin çıkarılmasına yönelik teşebbüsün tabiat ve zeytinlik için tam bir felaket olacağına dair birçok bilim beşerinin reaksiyonlarını lisana getirdiğini belirterek kelamlarını şöyle tamamladı: “Şimdi Bodrum da kurulmak istenen bu madencilik tesisi tamda bu yasaya uyuyor. Tesis kapasite artırımı yapması için zeytinlik ve ormanlık alan üzerinde bir genişleme yapacak. Bu kapasite artırımı hem tabiata ormana zeytine ziyan verecek hem de madencilik faaliyeti sonucu ortaya çıkacak ve o bölgede yaşayan insanlara hayatı zehir edecek. Bodrum bir taraftan merkezi idare tarafından çıkartılan özel ve adrese teslim projelerle betona teslim edilirken başka taraftan RES’ ler ve madenlerle de bir etraf gürültü ve imaj kirliliğine neden olmaktadır. Köylüler hayatlarını felç eden maden ve taş ocaklarının kapatılmasını beklerken bunlar ömrü cehenneme çeviren tesislerin kapasite ve alanlarını arttırıyor. Bu hem hukuka hem vicdana terstir.”