İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Van’da, Hakkari, Şırnak ve Ağrı valileri, emniyet müdürleri ile jandarma komutanlarının bir araya geldiği güvenlik toplantısına katıldı.
Toplantı öncesi Bakan Soylu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakan Soylu, Türkiye’de düzenlenen sahte alkol operasyonuna ilişkin soruya “Biliyorsunuz, Türkiye’de bir kaçak sahte alkol üretimi var. Bunlarla ilgili özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü’müz Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı bir çalışma yaptı. 7 ayrı ilde 9 suç grubu tespit etti ve 141 adreste 175 kişinin gözaltına alınması ve 641 üretim adresine de çeşitli operasyonlar düzenlendi. Kanun dışı üretim sağlayan bu adresler de savcılık kararıyla mühürlendi. Bir baskın düzenlenmesi, operasyon çerçevesine alındı. Bunu nasıl yapıyorlar esas itibarıyla belki de o kısmı önemli. Etil ve metil alkolleri hem kimyasallar hem birtakım aromalar katarak damıtmak suretiyle şişeleme yapıyorlar. Ama esas itibarıyla zaten olayın yakalanma ve takibi uzun süredir devam ediyor. Bunları dezenfektan ve temizleyici etiketi ve şişesiyle beraber kargo yoluyla adreslere ulaştırıyorlar. Yılbaşından bugüne insanların hayatıyla oynayan, aynı zamanda da vergi kaybına neden olan bu kişilere yönelik operasyonlar yapıldı. Ekiplerimiz sabahtan itibaren şu ana kadar 70’in üzerinde gözaltı yaptı. 300’ün üzerinde baskın gerçekleştirdiler ve planlı operasyonlar devam ediyor. Şunu ifade etmem gerekir. Bu konularda kim yasa dışı bir üretim, satış ve aynı zamanda vatandaşımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden bir anlayış ortaya koyarsa, güvenlik güçlerimiz yaptıkları operasyonlarla, savcılıklarımızla beraber büyük bir mücadele sürdürecekler” dedi.
“BÖYLE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL”
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın açıklamalarıyla ilgili soruya ise Bakan Soylu, “Ziya Paşa’nın çok güzel bir terkibi bendi var. Ziya Paşa der ki, ‘Asude olam dersen eğer gelme cihana.’ Ardından Ziya Paşa bunu devam ettirir, der ki; ‘Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazadan.’ Yani eğer başıma bir şey gelecek diye düşünürsen, hiç cihane gelme. Eğer meydandaysan muhakkak ki; kazalarla karşı karşıya kalırsın. Bizim işimiz budur. Birçok iftirayla, yalanla ve birçok tacizle tehditle karşı karşıya kalabiliriz. İkincisi, bizim ağzımıza küfür yakışmaz. Doğru da değil. Biz sadece ülkemizi yönetmek için çaba sarf eden insanlar değiliz. Aynı zamanda biz, bizden sonraki gelecek nesillere de bir model olmak durumundayız. Üçüncüsü, velev ki böyle bir hata işlemiş olalım. Kişi ne kadar pespaye olursa olsun, ne kadar aşağı olursa olsun, velev ki böyle bir hata işlemiş olalım, ben özür dilerim. Ama böyle bir şey söz konusu değil. Geçen hafta Mardin’den Mazı Dağı’na giderken bir mesaj geldi. Mesajda tehdit var, taciz var ve iftira var. Kim olduğunu da bilmiyorum. Telefon açtım, ‘Siz kimsiniz’ dedim. Kendini tanıttı. Bu mesajlar ayıp değil mi, yakışıyor mu? Ondan sonra konuşma tonunu değiştirdi. Konuşma tonunu değiştirince ben de daha önce televizyonlarda söylediğim sözleri söyledim. Onun dışında başka bir söz söylemedim ve telefonu da kapattım zaten. Gündeme gelmek için yalan, iftira dezenformasyon, bunlar devam ediyor. Ve yine bozacı, şıracı birbirini bulmuş. Yani hem haberi yazan hem onu söylemeye çalışan hepsi birbirini bulmuşlar. Bunlar itibar edilmemesi gereken işlerdir ama şunu da söyleyeyim. Şu yanağımıza vuracaklar, bu yanağımızı çevireceğiz. Biz de ne söylenmesi gerekiyorsa, ölçüler içerisinde onları söyleriz. Söylemeye de devam ederiz. Bunlar dikkat ederseniz, Amerika’nın aparatıdır. Ben operasyon çocuğu derken, kimin operasyon çocuğu olduğu apaçık ortadadır. Yani Amerika’nın aparatıdır bunlar ve bu aparatlıklarını çok net bir şekilde devam etmektedirler. Niçin meydana çıktıkları, hangi köşeyi tutukları, hangi pozisyonu aldıkları apaçık ortadadır. Milletimizin bunlara itibar etmemesini istirham ederiz. Biz işimize bakacağız ama yanağımıza vurulduğu zaman da öteki yanağımızı çevirmek de söz konusu değil tabi ki.”